her zaman "sevgi" "dürüstlük" "iyilik" "güven" tohumları eken canım anneme yaptım bu pastayı dün akşam sürpriz bir doğum günü partisi ile ona sunmak üzere hazırladım ama dün başka sürprizlerle geldi annem apar topar kendi annesinin yanına gitti giderken Ilgaz ve Çakıl'a mumları üflemek için vekalet bıraktı, annemin yokluğunda yaptık doğumgününü, yedik pastamızı.
içimde bir huzursuzluk bir daraltı göğsümün üzerine kocaman bir kaya koymuşlar sanki bırak neşelenmeyi gülümsemeyi bile başaramıyorum 2 gündür suratıma asılı kalmış aptal ve kuru tebessümü saymazsak
niye böyle oldu yahu ben 8 yıldır İstanbul'dayım bu 5. evim ilk kez bir taşınmadan yara alıyorum kendimi yersiz yurtsuz hissediyorum kabuğu kırılıp ayna gibi ortada kalmış bir salyangoz misali içimde hep bir eve gitme duygusu ama yeni ev benim evim gibi değil henüz daha yerleşmeyi tamamlayamadık zaten bu oturmamışlık, yerleşmemişlik ve yabancılık içimi kabartıyor
böyle yetiştirildim ben dışarda kötü ya da huzursuz edici ne olursa olsun koşarak eve gelmeyi ve o çatının altında kendini hep güvende hissetmeyi öğrendim hep de böyle yaşadım
büyüdüm belki de gerçekten zor adapte oluyorum yeniliklere anneannem geliyor aklıma ne kadar zor da olsa illa yatma vakti evine geri dönmek isteyişi
işin kötüsü bu kanadı kırılmışlık hali enerjimi de aldı götürdü yerleşmek iş yapmak filan mümkün değil, kısır döngüye doğru gidiyor ev düzelmedikçe ben düzelemiyorum, ben düzelmedikçe evi düzeltemiyorum :) dün akşam eve gitmemle yatağa girmem arası nerdeyse yarım saat dökülüyorum çünkü
oysa öyle iyi biliyorum ki sahip olduklarımı bunların içinde maddenin mekanın hiç bir önemi olmadığını göğsüne yaslandığımda sokakta bile yaşayabilecek kadar sevdiğim bir adam var benim minicik gülüşüyle dünyaya bahar getiren bir kızım her taşınmam da "yine mi" demeden gelip benden çok harap olan bir annem tüm haftasonunu delik delmek, montaj yapmak, temizlemek, düzenlemekle geçirecek kadar fedakar büyük bir ailem nerde olursa olsun elleri, sesleri yüreğime yetişen kardeşlerim, arkadaşlarım
mantığımın yenildiğinin farkındayım biraz müzik desteğiyle toparlanayım artık
Cumartesi günü Adapazarı'na arkadaşlarımızı ziyarete giderken evin minik kızı için bu tartı yapıp götürdüm görüntüsünü çok sevdi tadıyla ilgili yorumu ise şöyleydi "altı çoook güzel ama üstler ıı-ııh" çilekli kısmı sevmemiş :) aynı yorum Alper'den de geldi bence güzel bir tarif tek eksiği çilek seven birileri :)
Tart hamuru ; 125 gr tereyağı 1 + 1/2 su bardağı un 1/2 su bardağı pudra şekeri 1/4 çay kaşığı tuz 1 yumurta sarısı
Mutfak robotunda unu, şekeri ve tuzu karıştırdım, Küp küp kestiğim oda ısısında tereyağı ekleyip hamur birbirine tutununcaya kadar karıştırdım. Yumurta sarısını ekleyip hamuru tekrar yoğurup buzdolabında 1 saat beklettim. Sonra tart kalıbına koyup üzerine aliminyum folya serdim. Kabarmasın diye bakliyat (nohut, fasulye vs) koymak gerek evde bunların hiç biri olmadığı için küçük çakıltaşları koydum :) Piştikten ve soğuduktan sonra yoğun hindistan cevizli krema ve çileklerle süsledim.
sevgili günlük, artık yorgun değilim, dirildim, doğruldum ama yorgun olacağım günler çok yakında hissediyorum :) bu haftasonu taşınıyoruz ev taşımak bana hep kolay gelmiştir ama Çakıl'la ilk kez taşınıyorum yaşayıp göreceğiz ay sonunda da iş yerimiz taşınıyor velhasıl göçebe türkmen hayatına geri dönüş ayı, yorgunluklar kapıda kuyruk oldu bekliyor.
geçen haftalarda marshmallows'lu kurabiye yapmıştım bu posttaki fotoğraf onun fotoğrafı marsmallows tarifi Suzi'den