TOL ; Murat Uyurkulak'ın çok ses getirmiş romanı. Bu kitap 2002'de yayınlanmış, ben nedense pas geçmişim belki de duymamışım. Bir haftasonu Radikal'in kitap ekinde üstelik yazarların yaptığı bir listede açık ara birinci sırada olduğunu görünce hemen okumak istedim.
Tol, gerçekten çok başarılı; ama benim için liste başı olabilecek seviyede değil. Dili ve anlatımı oldukça etkileyici hatta bazı bölümlerde sarsıcı. Yine de bana göre örneğin Rahmi Vidinlioğlu ya da Murat Menteş beyin akışı şeklinde yazı yazmakta daha başarılı. Bahsettiğim listede Ayfer Tunç'un "Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi" vardı sanırım 6. sırada ki bence her daim birincidir.
Yine de kitabı zevkle, heyecanla, edebiyat dolarak ve bazen acıyla okudum. Öyküden bahsetmeyeceğim, internette pek çok adreste kitabın uzun özetleri var; yorumlar, forumlar sayfalarca.
"Devrim vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi" diye etkileyici bir girişle başlıyor ve her satırda insana kendini eksik ve mücadele kaçkını hissetiriyor kitap.
Siyasi bir hikayeden edebi bir roman yaratmak ve bunu en güzel şekilde anlatmak yazarın en önemli başarısı bence.
Şu bölümün ifade ediliş biçimini okuyunca kastımı daha net anlayacaksınız;
"
... ülkeyse, üç vakte kadar bırakıp gideceğini bilmeden şeker bir delikanlıya abayı yakan ve bir yığın git gelle karar bozduğu anda dokunulup okşanılmadan kalan bir bakire misali, önce bunalıma girdi, bir müddet sustu. sonra gözü sokaktan geçen ite uğursuza takılmaya başladı, kendini bir iki öptürdü, sonra üzerine bir hafiflik geldi, dillendi de dillendi, sonra da her şeyi unuttu, kötü yola düşüp bir fahişe kadar özgür oldu. özgürlüğünü de istibdatla pekiştirdi.
ülkenin önündeki kuyruklar uzadıkça uzadı. onun uğruna katliamlar yapıldı, gazeteler alınıp satıldı, televizyonlar, radyolar kuruldu, büyük girişimlere girişildi, barajlar dikildi, ordular dizildi, ihracatlar ithalatlar ihaleler aldı yürüdü, ona benzeyen kadınlarla dillere destan alemler yapıldı. velhasıl ona girip çıkanlar toplandılar, şenlik ateşleri yaktılar, birbirlerine kenetlendiler, ülkenin kapısının önünde her yerinden irinler saçan, çürüyüp dökülen etlerini korkunç seslerle toplamaya çalışan garip bir mahlukat vücuda geldi. ama onun gerçek, saf aşkı hep o şeker delikanlı olarak kaldı. kendi hatırasına, kelimelerine, yoksulluğuna sahip çıkan ayrılıkçı bir aşk halinde, uzunca bir süre yüreğinin sağ alt köşesinde yandı durdu."
BAZUKA; Murat Uyurkulak'ın öykü kitabı, en yenisi. Tol'u okuyunca Har'dan evvel bu yeni kitabı da okuyayım istedim.
Kırmızı kitaptaki favori öyküm, diğerleri de oldukça güzel. ama tabi bu kitap Tol'la kıyas kabul edecek bir kitap değil, parça parça öykülerden bir roman keyfi almayı beklemek hata olur.
bu kitapta da en çok aşk'ı anlatışını sevdim, öyle sade, öyle saf, öyle saçma anlatıyor ki;
"
... "iki ekmek," dedi funda, iki ne güzel bir sayıydı. "bir lira," dedi tahir, bir ne güzel bir sayıydı. beş lira uzattı funda, lira ne güzel bir paraydı. kasadaki hazneleri karıştıra karıştıra dört lira bulup uzattı tahir, kasa ne güzel bir aygıttı. "teşekkür ederim," dedi funda, teşekkür ne güzel bir kelimeydi. "rica ederim," dedi tahir, etmek ne güzel bir fiildi..."