30 Kasım 2009 Pazartesi
bana mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?
aklımı çelen günbatımı...
elbetteki eksik kadro, ama mutluğumun bir parçasının resmedilmiş hali budur şüphesiz.
20 Kasım 2009 Cuma
aferin bana
15 Kasım 2009 Pazar
aynada melankoli
10 Kasım 2009 Salı
eldivenler hikayeler
"insanın duyguları söz konusu olduğunda sözcüklerin ne denli cılız ve çelimsiz kaldığını, gerçek denilen şeyin doğasının ne kadar ele avuca sığmaz ve kaypak olduğunu; iç dünyamızın karmaşası karşısında tanımların, terimlerin yetmediğini anladım. Bunların çok daha fazlasıydı insan; kendine bile yabancı olan yanlarıyla karşılaştıkça bunu daha iyi anlıyordu."
"kişisel kazıların çoğu, bizi kendimize rağmen olan yanlarımızla yüzleştirir ve bu, çoğu kez hiç hoşumuza gitmez."
Murathan Mungan'ın "adalet" konusunda azılı bir suçlu olan kahramanın ağzından söyledikleri tüylerimi ürpertti;
"Adalet; açıklarından kimin nasıl yararlanacağı üzerine kurulu bir gösteriydi. Atlatılması gereken tuzaklarla dolu bir gösteri. Yasaların boşluklarını, adalet sisteminin su alan yerlerini tanıyanların; mevzuat açıklarını ustaca kullanmayı bilenlerin oyunuydu. Adalet, pahalı bir prodüksiyondu; yoksullar, çaresizler, kimsesizlerse bu pahalı prodüksiyonun ucuza kapatılmış figüranlarıydılar yalnızca. Mahkeme dediğiniz tiyatroda rol dağılımı çoktan yapılmıştı. Taraflardan biri kaybetse de, bu oyundan her seferinde kazançlı çıkan pahalı takım elbiseler, şık döpiyesler içinde temsil edilen , levhası bile bizim gibilerin apartman dairesi fiyatı eden avukatlık bürolarıydı ve onlar bütün ciddi görünüşlerine karşın, bana yüksek komisyonla çalışan üçkağıtçı artist simsarlarını hatırlatıyorlardı. Bu kadar sabıkalı ve sicilli bir suçlu olmasam rahatlıkla avukat olurdum"
"hepimiz kendimizi karşı taraftan daha zeki ve uyanık sanırız. Başkalarının numaralarını gören gözlerimiz, kendi numaralarımızın kolay görünmeyeceğine inanır. Ne de olsa insanoğlu zaafları olduğunu bilir, ama onları tanımak istemez"
ve inanarak kurmayı istediğim cümle ise budur; henüz bu mertebeye eremedim :)
"ben yıllar içinde daha çok onun sessizliklerini okumayı, anlamlandırmayı öğrendim. Hem bazı suskunlukların kelimelere emanet edilmeyeceğini bilenlerdenim"
okuyunuz, öneririm, hatta mümkünse önce "kadından kentler"i sonra bu kitabı okuyunuz.
3 Kasım 2009 Salı
bir de baktım yoksun
2 Kasım 2009 Pazartesi
mutlu yıllar bebeğim
adet olduğu üzere bu yazıya sana bir doğumgünü mektubu yazmak için başladım
geçen yıl ve önceki yıl olduğu gibi.
dün sabah, odamdan içeri girip yüzümü öptün, bir kuş sürüsü havalandı içimde.
özel bir çocuksun, özel bir insan..
öyleki gülümsemeyen birini gördüğünde hemen gidip gülmesini sağlamaya çalışıyorsun
geçen hafta Ankara'dan dönüşte havaalanında uçağımızın rötarı nedeniyle beklerken bir çift vardı karşımızda. kız belliki sevgilisinden ayrıldığı için ağlıyordu.
yanına gitttin
"-lütfen gül" dedin, kız şaşkınlıkla sana baktı
anlamadığını düşünüp
"-please laugh" dedin
güldü biliyor musun çakıl'ım
senin etrafındaki herkese mutluluk ve neşe verecek bir gücün var
hiç eksilmesin dilerim.
güzel bir resim çizdik beraber.. yıldızlı şarkılar eşliğinde..
senin bana benzeyip benzememen hikaye, ben artık aynaya bakınca "sen"den bir şeyler görüyorum kendimde..
geçen sene dediğim gibi;
“Yanağı pembem, dudağı kirazım, gözü okyanusum iyi ki doğdun...”