29 Şubat 2008 Cuma

şirin şey

pişik


sorarım size,
pişik nerede olur ?
minik nehir'in boynunun kuytusundaki bu beyaz çizginin anlamı nedir
yoksa o hattın altı kıpkırmızı pişiktir de bu görünen ilacın beyazlığı mıdır
yes, bingo!

26 Şubat 2008 Salı

ağlama güzel kızım



sevgili günlük çok dertliyim çook,

kızım son günlerde sabahları biz giderken çok ağlıyor
hele son iki gündür
dayanılır şey değil
anne anne anne anne anne bin kez anne diyor
elleriyle kollarıyla bana uzanıyor
gözlerinden boncuk boncuk değil şırıl şırıl yaş akıyor
karşılıklı ağlaşıyoruz bu sıralar

off bu nedir yaa
eskiden ne güzeldi
kapıdan baybay yapardı
kapıyı kapatmayı ve arkasındaki demir çengeli çevirmeyi severdi
hemen el sallar hoop kapıyı kapatırdı
sonra da bize camdan el sallardı

birden bire değişti işte
hani şöyle şımarıkça sızlansa
edepsizlikten bas bas bağırsa belki hiç önemsemeyeceğim
ama içleniyor kuzum
hıçkırıklara boğuluyor
basbayağı üzülüyor işte :(((

istemiyorum benim yüzümden ağlamasını
ben hep kızımla olsam, onu hep ben uyutsam .....

25 Şubat 2008 Pazartesi

aamut


kaç insan sabahları "aaaamut" diye bağıran bir kızın sesiyle uyanır :)
şaka gibi gerçekten
bu sabah çakıl yatağından "aaamuut" diye bağırdı
yani öyle bir seslenme ki emir gibi
insana koşarak odaya gidip -girer girmez iki ayağının topuğunu şaak diye birbirine vurup selam verip- işlemeli yastık üzerinde "aaamut"u takdim etmek mecburiymiş gibi geliyor.
yanına gittiğimde iki kaşını çatmış bana bakıyordu
bakarken bir kaç saniye içinde gözlerini usulca yumup uyumaya devam etti

ben yırttım
artık rüyasında o armutu yetiştiremediği için fırçayı kim yedi bilemem :)

19 Şubat 2008 Salı

yürek yangını


Kındıra köyüne gittiğimiz ilk gün yoğun kar yağışı vardı
o gün Çakıl'la ikimizin yarım saatlik yürüyüşünü saymazsak tüm gün şömine önünde oturup dışardaki karı seyredip kitap okuduk
sanırım tatilde bana en iyi gelen şey de buydu.

Sandor Marai'nin yürek yangını kitabını o gün başlayıp bitirdim
Okumaktan ciddi keyif aldığım bir kitap oldu
Öncelikle duygular ve insan psikolojisi üzerine yazılan nerdeyse tüm kitaplarda konuşturulan kahraman kadındır, çünkü duygusal yoğunluk kadına daha çok yakıştırılır
bu kitabın iki kahramanı da (yazarı da) erkek, iç sesler ve konuşmaların tamamı 75 yaşını aşkın bu iki adama ait.

Kitaptan bir kaç alıntı:

" Yalnızlık da son derece tuhaf...Yabani ormanlar gibi tehlikeler ve sürprizlerle dolu. Onun bütün oyunlarını bilirim. Tüm hayat düzenini seferber edip umutsuzca savaştığın sıkıntı. Sonra beklenmedik kaçışlar. Yalnızlık da bir çalı ormanı gibi gizem doludur."

"Başına gelenleri biraz da insan kendisi yaratıyor. Olması gerekenleri insanın kendisi çağırıyor ve bırakmıyor. İnsan böyledir. İlk andan itibaren varlığının ölümlü olduğunu bilse de bunu yapıyor. İnsan ve kaderi birbirine sıkı sıkı tutunur, birbirlerini çağırır ve biçimlendirir. Kaderin gizlice yaşamımıza girdiği doğru değildir. Hayır, kader bizim ona açtığımız kapıdan girer ve biz ondan biraz daha yaklaşmasını rica ederiz. Hiç bir insan kendi yaradılışının, kendi karakterinin kolayca kurallara uyması yüzünden oluşan şanssızlığını, veya eylemler veya söylediği sözlerle tersine çevirecek kadar akıllı ya da güçlü değildir."

"İnsan yavaş yavaş yaşlanıyor: Önce yaşamaya ve insanlara duyulan heves eskiyor, biliyor musun her şey zaman geçtikçe bu şekilde gerçek oluyor, her şeyin anlamını anlıyorsun, her şey ürkütücü ve sıkıcı bir şekilde tekrar ediyor. Bunun da yaşlanmayla ilgisi var. İnsan bir bardağın basit bir bardak olduğunu biliyor. Ve insan ne yaparsa yapsın sonuçta sadece ölümlü bir varlık. Sonra vücudu yaşlanıyor; hemen değil, hayır, önce gözleri ya da bacakları ya da kalbi yaşlanıyor. İnsan parça parça yaşlanıyor. Ve bir gün ruh yaşlanmaya başlıyor: Çünkü vücut ihtiyar olmak istiyor, ama ruhun hala özlemleri hatıraları var ve hala arıyor, seviniyor, arkadaşlarını özlüyor. Ve mutluluğa duyulan özlem kaybolduğunda sadece hatıralar ya da kibir kalıyor; ve o zaman insan gerçekten sonsuza dek ihtiyar oluyor."

"İnsan ihaneti ve hainliği içine sindirmek zorunda, insanın tüm ödevlerinin en zoru da başkasının kendisinden karakter ve zeka bakımından üstün olduğunu kabullenmesidir."


Ünlü Macar Romancı 1900 yılında Kashau'da (bugünkü Slovakya)doğmuş ve 1989 yılında intihar ederek yaşamına son vermiş. Sandor Marai 50 den fazla roman yazmış sağlığında. Bunlardan Yürek Yangını ve Parma Kontesi ölümünden 10 yıl sonra tekrar keşfedilmiş. Almanya'da aylarca çok satmış.
1945 yılında çılgın Nazi rejimi ile yönetilmekte olan Macaristan'ın yeni komünist rejime geçtiğini gören yazar, 1948 yılında ülkesini terk etmiş ve çok sevdiği ülkesine bir daha geri dönememiş.

18 Şubat 2008 Pazartesi

mutluluk


"Nasıl mı mutlu oluyorum? Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı hiç düşünmeyerek..."
Tolstoy

kındıra köyü - sessizlik - tazelik


günlük'cüm, şekerim

tatil süperdi
ilk sabah uyandım, dışarı çıktığımda aşağı köyden bir kaç horoz sesi geliyordu
sonra bir süre bekledim durdum dinledim
horozlar da sustu
minik minik kuş sesleri başladı
ne bir tekerlek ne bir klima ne korna çıt ses yoktu
insan nerdeyse sağır olduğunu sanabilirdi
hava öyle berraktı ki uğultu sözcüğünün köylülerce bilindiğinden bile pek emin değilim
kulaklarım bayram etti ses temizliği yaptılar, birikmiş uğultuları süpürüp attılar
bir de üstüne kar böyle dize kadar bembeyaz

tazelendim yenilendim beyazlandım
beyaz sayfa açtım
kızımı karlara yatırdım çelikledim
ben geeldimmm

11 Şubat 2008 Pazartesi

sevgililer günü kutlu olsun - şimdiden


Ankara'da tanıştık biz
Alper görevini tamamlayıp Ankara'dan ayrılırken -adı konmuş- hiç bir şey yoktu aramızda..
giderken iki kitap hediye etti bana

"çocuksun sen"
ve
"belki yine gelirim"

çocuktum...

geldi...

10 Şubat 2008 Pazar

for mother in law!

sadece renkli süslü kurabiyeler olarak bakmayın,
saksıya da yakından bakın :)

5 Şubat 2008 Salı

kardanadam yaşatma timi



Ey sevgili günlük,

Hayat güzel, güneşli günler, neşeli cıvıl cıvıl bir ofis
Batıyor mu bana, cevap veriyorum eveeet batıyoooor
Bir kere ne güneşi, güneş istemiyorum ki ben
Daha kış mı gördük allaaansen
İki damla kar düştü tepemize üşümedik bile
Kış nerde ne zaman kardan adam yapacağız
Canım annem olsa balkonda leğene kar biriktirirdi sokağa çıkmak istemeyelim üşümeyelim evde sobanın kenarında yapalım kardanadamamızı diye :)
Vay be sakınaklı çocukluk ne güzelmiş, sonra da karadenizin ılıman havasında zorla biriktirdiğimiz karlardan yaptığımız o mini mini kardanadamı buzlukta saklardık eriyip yamuşup gidene kadar
Ama büyüdüm ben be günlük
Öyle iki avuç karla kanacak gibi değilim
Bugün adam akıllı bahar havası vardı
sıcakladık dışarılarda çıkardık mont atkı ne varsa
yok yok olmaz böyle olmaz
kar bana gelmezse ben kara giderim
bu elleri karda çatlatmadan dönmem bu böyle biline
hem bu sene soğukta kırmızı turp olacak bir burun daha var sırada :)

3 Şubat 2008 Pazar

prenses şatosu



Pastanın tamamlanmış hali...
Sonunda Elizabeth şatosuna Büçge fıstığı da prenses pastasına kavuştu
herkes mutlu :)