29 Mart 2010 Pazartesi

feriköy ekolojik gıda pazarı

Feriköy Ekolojik Gıda Pazarı’ndan bahsetmiş miydim size?
Bir cumartesi sabahı; mevsimin de bahara taşıyor olmasından yararlanarak feriköye doğru yol almanızı tavsiye ederim. Şanslıysanız; bir saksafon melodisi ile karşılar pazar sizi. Burası üstü kapalı ve sadece 2 giriş kapısı olan küçük bir alan, sadece sebze ve meyveler değil sertifikalı diğer doğal ürünleri de bulabilrisiniz, un, reçel, zeytinyağı, bakliyat, elma ağacı fidanı aklınıza ne geliyorsa. Evet! Saksafon da doğru! Evet! Feriköy Türkiye'de :)

Domates çıkmış bu hafta, gerçek domates. Sonra kıbrıs çileğinin ilk haftasıydı mesela. (Kış boyu manavların sattığı şeylerden bahsetmiyorum, onlar çilek değildi) Çilek kokusu müthiş. Kokuyu içime çektim, Giresun’daydım. İçime çektim Bozcaada'daydım. Zaten tatil dediğin nedir ki; bir şarkı, iki resim ve en çok koku...

25 Mart 2010 Perşembe

hoppidi hippi :)

1960'lar modeli pembe gözlüklerimi ve leopar desenli fularımı takıp, üstü açık arabamla güneşli bir öğleden sonra sahil yolunda hız yapmak istiyorum sevgili blog.
Her ne kadar dediklerimi yapamasam da, bugün pembe rujumu, hippi saç modelimi, kızılderili elbisemi, küpelerimi takıp çıktım dışarı.

Öğle arasında dolmabahçede denizin kıyıcığında çay keyfi.
Malumunuz bahar geldi, güneş açtı, takriben içimdeki hippi girl çakması uyandı, bi çiçekli taça bakar artık burdan sonrası :)

Her bahar olduğu gibi (tamam her mevsim diyelim) gene korkunç bir gitme, gezme tozma, dünyanın tozunu attırma arzusu dolup taşıyor içimden.
Bu sabah Alberto’ya “sence karavanla dünyayı gezme ihtimalimiz nedir?” dedim, cevap kısa ve net “bana uymaz” :)
gerçekçi insanları severim, bazılarını ekstra severim, bilen bilir.

Oysaki şu fotoğrafta yer almak isterdim ben, o direksiyonun başından size poz vermek isterdim. Olmayacaksa da napiim, bahar işte, insanın hiç üzülesi gelmiyor hiç bir şeye, hemen başka bi mutluluk bulunuyor.
Ben de hedef küçülttüm mecburen; yeni bir bisiklet istiyorum şimdi, selesinden çiçekler taşsın istiyorummmm....

15 Mart 2010 Pazartesi

giit mutlu olacaksan beni düşünmeeee....

İnsanın gidesi olunca; yol, yön fark etmiyor sevgili okur.
Onca kalabalık ve insan istifi Uludağ bile, dağın doğru tarafında kalmayı bilince keyif veriyormuş insana, gidesi olana.

Bizim bir Münevver teyze vardı eskiden, hafiften uçmuş bir insandı. Kulakları da pek duymazdı. Ne zaman evden çıksam beni görürdü. İnsanlar genelde beni gideceğim zamanlarda görür.
“Yine mi gidiyorsun gezenti?” derdi. Yine gidiyorum Münevver teyze.
Çünkü ben giderim. Yine olsa yine giderim. Başka türlüsünü bilmiyorum. Sonra kendi gitti gerçi. Her neyse işte...
Ne demişti şair:
Zaten bu gitmeler gitmek değil!

11 Mart 2010 Perşembe

karaoke!

Tanrım...
Meğer yıllardır bu geceyi bekliyormuşum...
İçimde patlamaya hazır bir volkan varmış da farkında değilmişim sanki...
Kesinlikle insanı deşarj eden bir etkinlik karaoke dedikleri, gerçekten ihtiyacım varmış.
Gerçi acaip bir başağrısı ile uyandım ama ruhum arındı hissedebiliyorum :)
Çok eğlendik, bu kadar güzel eğlenebilen (ama öyle böyle değil) insanlarla olmak ne büyük mutluluk.
Mekanın odalara ayrılması ve odada sizden başka yabancı kimselerin olmaması da çok güzel, ayrıca büyük rahatlık.
Şarkıcılık zor zanaatmış vallahi...
Öncelikle Sibel Can'ın eteklerini neden çekiştirdiğini anladım :P Müziğin sesi o kadar yüksek ki o sese çıkmak (hele ses yoksa) olanaksız, o yüzden çığlıklar eşliğinde şarkılar tadında, bir acayip geceydi...
En çok çalınan şarkıcılar: Nilüfer, Sezen Aksu, Şebnem Ferah, Nil, 80’lerin cici şarkıları, Serdar Ortaç vee Orhan Gencebay...
En çok katılım alan şarkı: "Ele güne karşı"
Gecenin öğretisi: Boşver nasılsa kimse beceremiyor eğlenmene bak!
Gecenin içkisi: Bira
Gecenin favori yabancı şarkısı: “money money”

Gelenekselleşmeye aday bir geceydi,
yayında ve yapımda emeği geçenlere teşekkürler...

9 Mart 2010 Salı

wonderland

fotoğraf: Bruna Marchioro
düş gibidir yaşamak
düşlemek gerekir
bazen düşlemek var olmaktır
sadece düşlerle de yaşam olmaz.
düşlemek de gerekir
düşünmek de...

4 Mart 2010 Perşembe

bilemezsin...


insan kendisinin durağı,
yollara çıktıkça ya eksilirsin, ya çoğalır
yerinde bıraktığın her yol tabelasında
bir mola verirsin anlamak için
şimdi sen yolun neresindesin?

uyandığında başlar bazen rüya; bilemezsin
yitirilmemişse büyüsü; aşktır anlarsın.
ben rüyadayım
bir sabah yine yanında uyanmak için...
bir sabah yitirmeden anlamak için...
peki, sen...
şimdi yolun neresindesin?
cezmi ersöz