28 Nisan 2009 Salı

uzaktayken yanındayım


"hoşgörü eşiği alçaktır hayatın.
düşün bir, hasret nerede başlar
vuslat nerede biter?
vuslatı hasret, hasreti vuslattır onun.
yanındayken hasretini çekerim, uzaktayken yanındayım..."

alev alatlı

24 Nisan 2009 Cuma

kutlu olsun




kutlu olsun bebeğim,


gün senin günün ...

20 Nisan 2009 Pazartesi

17 Nisan 2009 Cuma

sevgili DÜN'lük...


Sevgili günlük;

*Bugün 17 Nisan Cuma, hiçbir ekstrası yok sadece Cuma
başım felaket ağrıyor şirkette uzun sure ağrı kesici aradım, herkeste apranax var
açık ofisin ortasında apranax’ı içmemeleri, çok ağır olduğu vs konusunda nutuk çektim
başka bir ilaç bulamayınca gittim bir apranax içtim
4 saat geçti, başım geçmedi
Tırım tırım gidip bir apranax daha aldım
Kazağımın koluyla yüzümü kapatarak geçiyorum koridordan

*16 Nisan Perşembe;
sevgili günlük,
öğlen arasında alışveriş yapmak rengarenk ayakkabılar kıyafetler almak hedefiyle ve büyük bir coşkuyla fundi’yle nişantaşına gittik.
Hızlıca bir şeyler yeyip hemen alışverişe geçelim deyip, gördüğümüz ilk kafeye oturduk.
Yemek 55 dk sonra geldi yedik kalktık şirkete döndük

*15 Nisan Çarşamba;
Sevgili günlük,
Eve erken dönmeyi ve bilimum aktivite yapmayı planladığım bugün de hiç planlanmayan bir toplantının esiri oldum, eve gene geç gittim.
Çakıl artık kapıyı açınca "baba" diye çığlık attıktan sonra "anne nerde" demiyor.
Çok bedbahtım.
İşin kötüsü tam gün aylak moddaydım, nerdeyse hiç iş yoktu. Bu işleri bekletip bekletip akşam 6’dan sonraya patlatan bir virus mü var nedir.
Alberto saolsun, keyfim yerine geldi. Şarap, film, sohbet derken akşamın geri kalanını kurtardık, ne güzeldi…

*14 Nisan Salı;
Sevgili günlük,
İnsanı evde annesinin karşılaması olayını unutalı çok olmuş, bu akşam eve gittiğimde kapıyı annem açtı. Resmen duygulandım, burnum sızladı çaktırmadım.
Annem, çakıl, ben matruşka bebekler gibi dizi dizi yanyana oturuyoruz çok komik.

*13 Nisan Pazartesi
Sevgili günlük,
Bu erkeklerin algılamayla ilgili ciddi bir problemleri var, sevgili şehir çocuğu janti alberto 30 küsur yaşından sonra bahçe işlerine merak saldı. Onu diktim bunu ektim çim biçtim filan derken kendini derbeder ediyor. Hafta sonu takriben 40 kere dikkat et yorulma vs dememe rağmen, kendini toprak insanı annemle bir gördüğünden mütevellit bahçede he-man gibi çalıştı.
Sonuç tüm gece yatakta oturdu, bırak uyumayı yatamadı bile.
Sabah işe yanlız gittim, sevmiyorum yalnız sabah hallerini. Illa bir duygusallık gelip basıyor. İstanbul ıslak, köprü depresif. Puff
Neyse ki akşama toparlamıştı.

11-12 Nisan haftasonu
Sevgili günlük,
Cumartesi sabahı çakılı dişçiye götürdük, iyi ve kötü pek çok şey söyledi.
Şu gen olayı ne gıcık yahu, ne sıkıntı olsa genetik deyiveriyor doktorlar. İllaki ihale ailede/sülalede kalıyor. Üst çenesi darmış, ortodontik tedavi gerekecek gibiymiş, ama genetikmiş yapacak bir şey yokmuş.
Kuzucum gen belasına pre-ergenlik dönemini çelik çene olarak geçirecek belki de. Neyse düşünmenin efkarlanmanın faydası yok.
Bilimin bir an once gelişip gen ayıklama mertebesine yükselebilmesini bekliyoruz heyecanla. Zira bu süreçte yüzü kızarsa genetik, pişik olsa genetik, cin basıyor insana.
Çok soğuktu bu haftasonu be günlük, caddebostan yürüyüşü yalan oldu.
Bizimkiler ha gayret bahçedeler. Bunca çabaya eşerken bahçede bir küp bulsalar bari…

cu, cum, cuma, cumaaaaa...

güzel güneşli bir sabah,
haftanın en son günü, iş çoksa da peeh ...

16 Nisan 2009 Perşembe

ben de varım

Sevgili öykü ve neslihan'ın başlattığı Atatürk fotoğrafları yayınlama mim'ine içtenlikle katılıyorum.
ben hep yazdım, hem çakıl'ın blogunda hem kendi blogumda bugüne dek.
kızıma yazdığım mektupları hatırlarsınız.
tekrar etmekten hiç gocunmuyorum.
öğretmen bir anne ve öğretmen bir babanın kızıyım ben, dedem evinin duvarında elektrik prizine sıkıştırırdı Atatürk ve Ecevit fotoğraflarını.
Ülkemin ne güçlüklerle kurulduğunu öğrendim minicikken. Yakamdaki Atatürk fotoğrafını, aklımdaki cumhuriyet ışığını gururla taşıdım.
Coşkuyla kutladım tüm bayramları, cumhuriyet çocuğuydum tam bir cumhuriyet çocuğu.
Şimdi minik kızımın aynı farkındalık ve gururla büyümesi için çabalıyorum bir çoğunuz gibi.
Aklına, yaşamına, umuduna sınır koymasın kimse istiyorum.
Bugün minicik haliyle annesiyle babasının kırmızı beyaz giydirip bayram coşkusu yaşatmaya, anlatmaya, öğretmeye çalıştığı minik çakıl'ın büyüydüğünde de tüm bayramları yüzünde koca bir gülümsemeyle karşılaması tüm dileğim.

14 Nisan 2009 Salı

mori

Perşembe akşamı yasemin mori dinlemeye gittik, son dönemde en çok keyif aldığım aktivitelerden biriydi. Nasıl keyifliydi, nasıl tadındaydı anlatamam.
Gene çıkar, gene giderim, siz de gidin derim.

'nereden geldim nereye giderdim?'
bu da düşünen kafanın bana sorusu.
'sür beni sarp kayalıklara oradan aşağısı başka yerin konusu'
'ah' dedi 'senin durumun fena',
'ah' dedi, ' kalbinde bu neyin acısı?'"

6 Nisan 2009 Pazartesi

pasaklı kontesim


Çok mutluyum blogcum, çakıl'ım resmen pasaklı oldu nasıl mutluyum anlatamam :)
cumartesi günü polonezköy'de yerlere çamurlara kumlara topraklara, güvercin bokuna bulandı
pazar günü kınalıada'nın en pis en pasaklı tek gözlü kedilerini kovaladı, okşadı.
dondurmasını koynundan koltukaltına kadar bulaştıra bulaştıra yedi.
Pis oldu pasaklı oldu be blog, çingen çocuuu oldu :)
Ama kelebek kovaladı benim kızım, kedilerle konuştu.
Genellikle kitaplardan sevip halleştiği ördeği, hindiyi, kazı, tavuskuşunu gördü.
Horoza "baaarma pleeease" dedi.
Çamurlarda yuvarlandı, üç kere düştü, iki dizinde de sıyrıklar hafif morluklar oluştu.
Tırnaklarının arası toprak doldu (10 dakikada bir kendini oyun parkına 500 metre uzaktaki lavaboya götürtüp elini yıkatmasını saymıyorum)
Pis kokulum çakıl'ım, pasaklı kontesim :)
Ne kadar çamur olursak o kadar iyi.. (mi?)

2 Nisan 2009 Perşembe

denizi kimse anlatamaz
hiç
hiç kimse
homeros anlatamadı
dante anlatamadı
anlatamadı şekspir
deniz
yalnız deniz
anlatır kendini
ben de dinlerim
arif damar