26 Kasım 2010 Cuma

ultrasonik inceleme

nasıl da benziyor değil mi?

Edit: Arkadaşlar, fotoların ikisi de çakıl :) bazı dostları yok yere umutlandırmışım :( keşke....

25 Kasım 2010 Perşembe

canavarlar aşkına!



Canavarları çok seviyor,
Zaten babası da monster'mış öyle söylüyor.
Tek haneli yaşlarında istediğine inanması mümkün tabi
hiç müdahale etmiyorum, hoş büyüse de etmem ya.
Laf aramızda bazen ben de inanıyorum canavarlara! içinde ekstra kötülük barındıran ve sıkışınca ortaya çıkaran canlılar var bence.

Ama Çakıl'ımınkiler pek şekerler, şunların tiplerine bakın
Sana ne yapayım dedim ona dün akşam; malum evde mobilyaları bile dikiş konseptine soktuk
Canavar istiyormuş öyle söyledi, şaşırmadım tabi.
Şu çizdiklerine benzer bi şeyler yapabilirim belki. Fark ettiyseniz bir tanesi 3 kulaklı :)
Çocukların dünyası ne güzel değil mi?
Çakıl kolları kadar seviyor mesela, en çok sevdiğini en açık kollarıyla en az sevdiğini kollarını kapatarak seviyor.
Öpünce geçiyor acıları, kanasa bile geçiyor.
Üflesen uçuyor sıkıntısı.
Özenilmeyecek gibi değil :)

24 Kasım 2010 Çarşamba

mavi çocuk

Bayram tatilinde 2 kitap okudum, biri Murat Gülsoy'un yeni kitabı "Tanrı beni görüyor mu? diğeri ise Henry Bauchau'nun Mavi Kitap'ı.
Murat Gülsoy'u ne çok severim hatırlarsınız; tık!
"Bu anı daha önce yaşamıştım" ve "Sevgilinin Geciken Ölümü" kitaplarını beğenmiş ve anlatımını oldukça güçlü bulmuştum.
Açıkçası bu yeni kitap beni pek etkilemedi, hem içinde tekrar öyküler barındırdığı için hem de yazı dilinde aceleye gelmişlik sezildiği için.

Bu nedenle anlatmaya değer gördüğüm diğer kitabı paylaşayım sizlerle; bu kitabı büyük bir ilgiyle okudum.

Mavi Çocuk, ruhu ağır yaralı ergenlik çağında bir çocuk ile tedavisini üstlenen bir psikanalistin, psikozun labirentlerinden sanat yoluyla bir çıkış aramalarının uzun ve sancılı sürecini anlatıyor: Ruhunu kaygı ve korku ele geçirmişken, hezeyanın fırtınaları zihnini oradan oraya savururken huzur bulmak için sığınılacak bir "Cennet Adası" yaratmanın. Kafanın içindeki şeytanları ve canavarları resim yoluyla dışarı çıkarmanın.. "Normaller"in dünyasında bir "engelli" olarak kendini var etmenin. Nihayet, sanatın ve hayatın engellerle dolu yollarında "ben" olarak yürümeyi göze alabilmenin hikâyesini...

Kitaptan altını çizdiğim bir kaç satır;
"Perona giden merdivene kadar götürüyorum onu, kalabalık onu huzursuz ediyor, kollarını çırpmak geliyor içinden. Kendini güç bela tutuyor. Bu çaba yüzünden birlikte acı çekiyorsunuz, bu sahiden gerekli mi? Bilinmiyor. Merdiveni tırmanmaya başladı bile, tren daha görünmediği halde acele eden ince silüet. Küçük adasında, küçük kabarcığında yapayalnız, başkalarının uçsuz bucaksız okyanusunda yüzüyor."

23 Kasım 2010 Salı

üretim bandı :)




efendim, müessesemiz aile boyu üretime geçmiş olup şu fotoğrafta görmüş olduğunuz minik kitaplık; tazecik imal edilmiştir :)

baba tahtayı kesmiş yontmuş boyamış çakmış monte etmiş
anne rafları dikmiş - kısa oldu yaw
anne kumaşı ölçmüş kesmiş teğellemiş dikmiş sopalara sabitlemiş
çakıl hanım da özenle kitaplarını yerleştirmiş ve nihayet boyuna uygun bir kitaplığa sahip olmuştur.

Not: sipariş alınır, overlok çekilir, paça yapılır :)

22 Kasım 2010 Pazartesi

bi bere :)



Çakıltaşıma bere diktim
pek bi sevindi
iki taraflı
sarı yüzü daha çok hoşuna gitti
tipik çakıl işte :)

7 Kasım 2010 Pazar

çakıla pijama diktim









Bir önceki yazının fotoğraflarında atölye aşamasını gördüğünüz çakıl hanıma pijama projem tamamlandı

(olayı büyütmek için atölye, proje filan diyorum yoksa bildiğin pazen pijama )

kendisi pek bir sevindi mutlu oldu, model bu kadar kurtlu olunca pijamanın net bir fotoğrafını çekmek ve yayınlamak da mümkün olmadı :)

3 Kasım 2010 Çarşamba

görmemişlik işte :)




görmemişin bir dikiş makinesi olmuş :)
adıma etiketlerim bile var daha ne olsun
made with love by ayşen :))))

1 Kasım 2010 Pazartesi

kapıda karşılama

kumaşlarla saadetim sürüyor

bu da yeni objem; kuş yuvası, kırmızı çiçekler illa da ekoseler puantiyeler ve içinde çanlar çalan bir kalp! bir de fiyonk kondurdum mu :) tam benlik

yuvadan içeri buyrun lütfen...

iyi ki doğdun bebeğim..


bugün çakılın okulda doğumgünü partisi vardı
gidemedim
sonuçta biz ona doğumgünü partisi yapmıştık hem de çok güzeldi
sonra dün yani gerçek doğumgününde kutladık birlikte o da çok güzeldi
ne yapsa eksik geliyor işte insana
gidemedim
burnumu toplantılardan çıkaramadım
öğle arasında deli gibi araba kullanarak gidip okulda gördüm
(evde unutttuğum bilgisayarımı almaya gitmiştim aslında)
yanıma geldi, "bugün benim doğum günüm olacak" dedi.
"sen beni alkışlayacak mısın?" dedi
kalamam dedim anlattım
"babam?" dedi
gelemez dedim anlattım
"nunu?" dedi
"anneannem?"
"dede?"
"babaanne?"
"burak amçamla nida gelecek mi?" dedi
"sibel teyze? ılgaz?"
aklına gelen herkesi sordu, anlattım
bu sadece arkadaşlarınla sana özel dedim
sizin partiniz dedim, sen büyüklerle zaten kutlamıştın dedim
ikna oldu ama "sen keşke büyük olmasaydın" dedi
öptü el salladı, mickey'li pastasını kucaklayıp küçücük poposunu sallaya sallaya gitti.
şimdi lütfen siz; arkasından düğümlenen boğazım ve gözyaşlarımın saçmalığına ikna etsenize beni .....