31 Aralık 2010 Cuma

hayaller ve gerçekler :)


hayalim bu ikisinden birini yaratmak ve yaşamaktı,
hayat ancak aşağıdakine izin verdi :)
ama çok keyifliydi...
çadırın içinin ayrı bir enerjisi neşesi oluyor
çakıl kızımla kikirdeşe kikirdeşe uyuduk
kamp ateşi yerine şöminenin önüne kurduğumuz derme çatma çadırımız içinde
dün gece biz çok mutluyduk....

30 Aralık 2010 Perşembe

rutin = huzur

Ben iyiyim blog; iyi, durgun ve huzurluyum
Zor günler geldi geçti, hep gelip geçer. Şükür ki geçer.
iyiyim, mutluyum ama 2010’dan hiç memnun kalmadım
Çok sabır istedi bu yıl, çok sabır ve çok emek istedi. En sevmediğim şey sabretmek oysaki.
Yaptığım, yaşadığım her şey için sabır göstermem ve iyi kötü her şey için ve hatta sadece dengede kalmak için bile çok emek vermem gerekti.
Çok kaybımız oldu bu yıl, bu dünyadan uğurladıklarımız oldu, sindiremedik.
Dostlarımız hastalandı, ölümcül olanlar oldu, baş edemedik
Bebeklerimiz (çakıl değil) ameliyatlar, yoğun bakımlar geçirdiler. hastaneleri kabullenemedik.
Dostlarımız dostluklarımız arttı, birlikte eğlendik, birlikte çoğalttık hayatı.
yine de eksilenler oldu.
Dostken arkadaş kategorisine geçenler oldu, direnmedik olduğu gibi kabul ettik.
Bu yıl anladımki en değerli şey rutinmiş, bir adım ilerinin mücadelesini vereceğine var olan hali korumaya çalışmak ve o rutinden çıkmamakmış huzur.
Evden eksilen oğlumuzun boşluğunu hala dolduramadık.
Zor bir yıldı, güzel şeyler de oldu ama zordu, orası kesin. şimdi size depresif görünmeyeyim diye baloncuklu cümleler kuramayacağım.
2011 başlasın istiyorum bir an evvel, neşeyle güçle enerjiyle bekliyorum.
evimin kapılarını sevgi ve umutla açıyorum
Hadi bakalım 2011.
Hoşgeldin...

15 Aralık 2010 Çarşamba

İyi günler ben 33 yaşındayım ... :)

Bir balerin olsaydım 33 yaşında emekli muamelesi görürdüm; neyseki değilim
Bir futbolcu ya da kamu görevlisi olsaydım askerliğimi erteleyebileceğim son yaştı 33; çok şükür değilim olamam da.
Bir inanışa göre insanlar yeniden dirildiklerinde 33 yaşında olacaklarmış!
Diyorlarki ömrün en olmuş dönemi ve yaşıymış; oldum mu ben sahiden?
Hemen her yerde mantığın güçlendiği ve duygusallığın azaldığı yaş sınırı olarak tanımlamışlar 33’ü.
Ortayaşın başlangıcı diyenler var ki; peeh!
Ben notumu geçen yıl vermiştim, fonotiğinden belli "çekici" bir yaş bir kere.

Üstelik nasıl mutluyum, nasıl dengeli, huzurlu ....
Çocukken ellerimi yumruk kapar, kollarımı önüme doğru uzatarak gücümün yettiği hızla koşardım ve koşarken uçtuğumu sanırdım. Gerçekten uçmadığımı anladığımda çoktan büyümüştüm. Büyümek uğruna çocukluğuma dair ne çok şeyden vazgeçmişim. Bir tek hayallerim dışında....
Şimdi hayallerimin bir kısmının gerçek olduğunu görüyorum. Sanki ben gerçekten uçup hayallerimin bile önüne geçmişim, dönüp arkama hayallerime el sallıyor gibiyim.
Hayallerimin makul olmasının payı çok tabi bunda.
Ben hayallerime el sallarken yanımda olanlar; hepinizi “deli” gibi seviyorum, biliyorsunuz değil mi?
Çok memnunum hayattan umarım bu memnuniyetim, keyfim hiç bozulmaz.
Bozulsa da yeni mutluluklarla açığı kapamasını bilen yapıma ve bana bu kodları veren aileme minnettarım.
Ve hayat; akıp giderken olanca hızınla ve kargaşanla, beni de yanına aldığın için sonsuz teşekkürler sana...

İyi günler ben 33 yaşındayım ... :)

13 Aralık 2010 Pazartesi

malafa

Hakan Günday'ın Malafa adlı kitabını okudum. Kinyas ve Kayra'dan sonra oldukça zayıf buldum. Son zamanlarda yazarların son kitapları beni hep hayal kırıklığına uğratıyor nedense.
Yine de enteresan bir yazar Hakan Günday; oldukça farklı bir dil ve yazın gücü var.
Öykü Antalya'da bir kuyumcu çarşısında geçiyor ve kitabın başından sonuna aslında bir günün hikayesini anlatıyor.
Temelde bir turist kafilesinin mücevher alışverişini anlatırken aslında tezgahtardan kuyumcuya; turistten rehbere herkesin birbirlerine söyledikleri yalanları ve aslında yaşamanın illaki bir tezgaha dahil olmak olduğunu düşündürüyor.

Kitaptan;
"-evet! evren bir deneydi, tanrı'nın bir deneyi. ancak her şey yolunda gitmedi. tanrı patladı ve parçaları her yere yayıldı. buna bigbang adı verildi. bizim yapmamız gereken, her şeyi birleştirmek. her şeyi ve kendimizi bir araya getirmek. o zaman tanrı yeniden tek parça olacak. şimdiki zayıflığımız bundan kaynaklanıyor. iyiliğin ne olduğunu biliyoruz ama iyi olamıyoruz. çünkü içimizde tanrı'nın sadece küçük bir parçasını taşıyoruz. iyilik ve kötülük çelişkisi buradan geliyor. gücümüzün asla yetmeyeceği hayallerimiz var: erdem, yüksek değerler, sonsuz kardeşlik, insanlık barışı gibi. ama birleşmediğimiz sürece ne yazık ki hiç biri gerçekleşmeyecek."

kutlu doğum haftası

güzel bir hafta olacak
nerden mi biliyorum?
sabahın körlük vakti kapıyı açıp küçük (!) kızkardeşimi kapımda görmekten
bundan iyi işaret olur mu :)

kutlu doğum haftası başlasınnnnn :P

9 Aralık 2010 Perşembe

iki keçinin evliliği


Yaşamak en tepesini göremediğin hayal bile edemediğin bir dağa tırmanmaksa evlilik o dağdaki keçi yoludur.
Eskiden bir dizi vardı adını bile hatırlamıyorum, orda yapmışlardı bu benzetmeyi, şimdi yaklaşık 10 yıllık bir evlilik tecrübesi ile rahatça söyleyebilirim ki; iki inatçı keçi için bu benzetme çok isabetli :)

Kocaman heybetli bir dağ var önünde, tırmanman lazım. Kayalıklar var, uçurumlar var; çayır çimen de var, eşsiz güzellikte çiçekler de, yuvarlanan kayalar da var, minik heyelanlar da, çağıldayan pınarlar da.

Yolun başındayken insan; dağa tırmanmak çok kolay görünüyor, hop hop atlayıveriyorsun ilk tepecikleri, çukurları.
Sonra işler sarpa sarmaya başlıyor. Dimdik kayalarla uçurumların arasında kalıveriyorsun, ayağını bastığın taşlar sallanıyor, gücün direncin azalıyor. Derken senin gibi bir keçi daha çıkıyor karşına, o dağı aşmaya çalışan bir başka inatçı keçi.
Bu sefer omuz omuza çıkmaya başlıyorsunuz. Elele tutuşup bir keçi yolu açıyorsunuz kendinize, biliyorsun ki artık yalnız değilsin.
Biliyorsun ki artık o yolu iki keçi yürüyeceksin.
Dağ yine zor, yine yine yalçın, yine heybetli.
Yine kara kış var, yine yağmur yağınca ayağının altından kayacak toprak
ama yürümek daha zevkli; korkmuyor insan artık nefesinin tükeneceğinden.
Biri yorulunca diğeri güç verecek, biri dinlenirken diğeri yol açacak.
Ama; bu patikanın iki yolcusu hep iki inatçı keçi olarak kalacak... :)

8 Aralık 2010 Çarşamba

çeliş benimle!

Canım blog,
enfess bir yedigöller molası sonrası gerçek hayatın tam göbeğinde bir pazartesi akabinde dostluğun sevginin ve ana kucağının kenti Ankara'da iki yorucu ama ruhen onarıcı gün, sonra yeniden keşmekeş...
yaptığım her şey bir diğeriğiyle, yazdığım her sözcük bir sonrakiyle çelişiyor artık
aklımın yeni oyunu bu, sağım solum önüm arkam çelişki!

çelmek tabiri; en açık anlamıyla galiba çelme atmak veya çelme takmak olarak tanımlanabilir.
Ve çelişki ise; aşağı-yukarı birbirlerine zıt, biri diğerine aykırı veya biri diğerini imha eden şeyler manasına geliyor.

buradan hareketle her adımımın diğerine çelme taktığını ve aklımın çelişkisinin ruhumu delirttiğini söyleyebilir miyim?

tabi :)

1 Aralık 2010 Çarşamba

macaron adasında zafer naraları! :)

Canım blog,
bu sefer becerdim, son derece leziz macaronlarım oldu.
hatırlarsan ilk denememde becerememiştim; tık!
ilk yaptığım alışılageldiği gibi bademliydi, anlattığım sebeplerle olmamıştı.
bu kez antepfıstıklı yapmayı denedim.
İlk seferindeki hataları tekrarlamadım ve gerçekten güzel oldu.

Fistikli Makaron hamuru icin:
113 g ayiklanmis tuzsuz antep fistigi ici
82 gr pudra sekeri
5 yemek kasigi (oda sicakliginda) yumurta aki
1 çay kaşığı krem tartar
Bir çimdik:) tuz

Fistikli Krema icin:
43 g ayiklanmis tuzsuz antep fistigi
1 kaşık pudra sekeri
4 yemek kasigi yumusak tereyag
Vanilya özütü

Yapılışı;
Fistikları pudra sekeriyle birlikte mumkun oldugunca ince robottan geçir. Ayrı bir yerde yumurta aklarini ve krem tartarı guzelce cirp, güzel beyaz tepecikler elde et. Her ikisini birbirine karıştır vanilya özütünü de ekleyip tekrar çırp. Sonrasıkma torbasıyla minik minik sık, tepsiye dizilim tamamlanınca bir kaç sefer masaya vur ki içinde baloncuk kalmasın, bir kaç saat beklet dışı kabuklansı, sonra pişir.

Krema icin, ayni makaron hamuru icin yaptigin gibi, fistiklari ve pudra sekerini birlikte cekin. Sonra bu sekilde elde ettiginiz fistik ununu ve vanilyayi oda sicakligindaki tereyagiyla catalla karistirarak butunlestir. Gerekiyorsa surulecek kivama gelinceye kadar buzdolabinda dinlendir.
Pişmiş macaronların dumanı geçince iki macaron arasını kremayla şereflendir :)