9 Mayıs 2012 Çarşamba

Çakıl'dan tweetler

Bazen çok güzel şeyler söylüyor, bazen çok saçma, bazen komik
hepsi Çakılca şeyler.

Tweeter'dan aktarıyorum, burda da olsun istiyorum.

"acı bir duygudur, geçer!" 08 Mayıs 2012 acısso soslu makarna yerken

"arabanın ayşeni, nasıl buldun davşeni, tırınım tırınım" 18 Nisan 2012 bana yazdığı uyduruk şarkının sözleri.

"ama anne herkes kendi haftasinin gunlerini sayabilir ben pazartesiden sonra persembe cuma saymak istiyorum"16 Nisan 2012, haftasonu gelmiyor isyanlarında sızlanırken

Bi harf soyleyip o harfle baslayan bi sey ciziyoruz kagida. "L" dedim karalamis boyamis bi kosesini kagidin 'leke' yaptim dedi :)

Dedi ki bana uyumadan hemen once 'anne sen aslinda afrika sincabina benziyorsun' her gece bu iltifatlar beni kendimden geciriyor :))

"anne ben sana inanıyorum. anne ben sana çok inanıyorum ama bu çok iyi bir şey mi bilmiyorum" 21 Şubat 2012

Cakil'in isyani: yolda yururken alisveris cantalariyla kalabalikta cakila carparak gecen kadinlardan birine; "lutfen ben bir insanim!" 06 Şubat 2012

"biz süt içelim diye ineklerin memelerini çekip çekip süt sıkıyorlar!" 01 Şubat 2012

4 Mayıs 2012 Cuma

çimen türküsü

Truman Capote'yi "Tiffany’de Kahvaltı" "Soğukkanlılıkla" gibi kitaplarından hatırlasınız bu ikisinin filmi de çekilmişti.
Çimen Türküsü'nü ya da orjinal adıyla "The Grass Harp"i okudum ben.
Truman Capote bir söyleşisinde kendisinden bahsederken "hiç huzurlu bir anım olmadı" demiş. Hemen akabinde "ama düşününce, iki yıl boyunca Sicilya’da bir dağın tepesinde, çok romantik bir evde yaşadım, o döneme huzurlu diyebiliriz. Orası Çimen Türküsü’nü yazdığım yer." diye devam etmiş.
Yani huzursuz bir adamın huzurlu diyebildiği kısa bir dönemde yazdığı oldukça farklı, bildiğim algılara ve yaşam biçemine ters bir roman. Kahramanların hepsi farklı karakterler, hep dendiği gibi bir tutunamayanlar romanı.

Kitabın anlatıcısı; 11 yaşındaki Collin Fenwick annesinin ve hemen ardından babasının ölümü üzerine babasının iki yaşlı kuzeninin yanına gönderiliyor, öykü buradaki döneme ilişkin.

"Sanki ne o, ne de ben hangi yöne yollandığımızı bilmiyorduk. Sâkin, sessiz bir şaşkınlık içinde mezarlığın yamacından etrafı seyrettik. Kol kola, yazın yakıp kavurduğu, eylûl güneşinin pırıl pırıl parlattığı tarlaya indik. Kupkuru, hışırtılı yaprakların üzerine rengin türlüsünden bir çağlayan akıyordu. İşte o anda Dolly’nin bana dediklerini hakim de duysun isterdim: Bu ses, eskiden kalma masalları toplıyan, anlatan çimen türküsüdür…Durduk, dinledik.”

ben okuduğuma mutluyum, tavsiye ederim.