26 Ağustos 2011 Cuma

dante'min anısına..


küçücüktün, yürürken arka ayakların birbirine dolanırdı.
rüzgardan perde kımıldasa, korkar ayaklarımızın dibine sığınırdın
balkona kuş konsa, soluğu masanın altında alırdın
korkak şapşal tüy yumağımızdın
sonra büyüdün
sayende hiç bir sesten korkmadan uyur olduk
ben ömrümde ilk kez gece evde yalnız uyuyabildim, senle.
sen varken hep güvende hep güçlü hissettim kendimi
hep korudun kendince, yabancılardan, kedilerden bazen kirpilerden bile :)
senin için koyduğumuz kuralların hepsine eksiksiz uydun bugüne dek
bazıları zordu, kapısı olmayan bir mutfağa hiç girmemek gibi
görünmeyen kapı eşiklerini geçmemek gibi
o çizgileri hiç geçmedin sen, her komuta uydun bugüne dek
ama bugüne dek
bugün sana "gitme" dedim, hatta yalvardım dante gitme diye
keşke bugün de dinleseydin, dinleyebilseydin
ömrümüzün senle geçen 5,5 yılının her gününe şükürler olsun
çaldığın ayakkabılarımıza, her kıyafetime illa sürdüğün burun lekelerine
saatlerce gözünü kırpmadan bazen sadece kafanın açısını değiştirerek ama gözünü gözümden hiç ayırmadan dinleyen
ve her ağladığımda ellerimi yalayan dostum
bu akşam öyle çok ihtiyacım var ki sana ...

22 Ağustos 2010

finduğa gittim, dönücem :)

11 Ağustos 2011 Perşembe

sami



Okudukça boğazım tıkanıyor, yumruğum taşlaşıyor.
insanlığın geldiği hal; içler acısı, dünyanın her yanından çığlıklar yükseliyor.
illa çocuklar ölüyor
cennet; çocuk yuvasına döndü.
sebepsiz yere sırasız, manasız ölüyorlar, saymaya yetişemiyoruz.

Van'da ölen Sami'nin hikayesini okudunuz mu?
Peki babasının, tanıkların ifadesini?
bu kadar mı yok yere ölünür?
11 yaşında bir çocuk kimsenin umuru değil mi?
Sami babasıyla birlikte ot balyaları yükledikleri atıyla geçerken asker ot balyalarında nişan denemesi yapıyor, atı ürkütüp metrelerce Sami'yi dağa taşla sürte sürte sürükleyip öldürmesine neden oluyor.
Evet, asker.
haber bile yapılamaz o yüzden.
aynı asker; o çocuğun babasının yalvarmalarına kulak asmayıp küçücük bi çocuğu hastaneye götürmeyen asker.
babasının kendi imkanlarıyla 2-3 saatte hastaneye götürebildiği Sami hastane girişinde ölüvermiş.
kısacık 11 yıllık bi hikaye,

Sonunu tanıklardan dinleyin;
"Gördüğüm manzara korkunçtu. At, çocuğu sürüklemiş ve babası yerde yatan çocuğunun başında panikle bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Babanın komutana yalvarma seslerini duyuyordum. Duyduğum kadarıyla komutana askeri aracı getirip çocuğu hastaneye götürmesi yönünde ikna etmeye çalışıyordu.

Komutan ise: "Beni ilgilendirmez" deyip olay yerinden uzaklaştı. Telefon çekmediği için köyden yardım da isteyemiyorduk. Çaresiz bir biçimde kendi imkanlarımızla hastaneye götürmeye çalıştık. Ama çok uzun sürdü."

Yazık! yazıklar olsun...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

ikinci sesim

Çakıl yeni ve boş evde gezinirken sesinin eko yaptığını fark etti.
Kocaman bir sevinç çığlığı attı
"bu evi çok sevdimm" diye bağırdı
"çünkü bu evde ikinci sesim var, bak benimle konuşan ikinci sesim var"
duyan da bir evin içinde tek başına oturuyor, ne okul var ne arkadaş ne aile,
yalnızlıktan ölüyor zanneder.
kardeş filan diye birileri mi dolduruyor nedir :)


1 Ağustos 2011 Pazartesi

10. yıldönümü

Resmi kayıtlara göre 10 yılı devirdik biz.
9. yılda yazmışım, 8. yıldan sonsuza gitsin isterken yazmışım,7.yılın aşk kuşları için de yazmışım
bu sefer yazması daha zor, rakamlar büyüdükçe devleşiyor resmen.
bugüne Turgut Uyar'ın bu dizelerini hediye edip, kaçıyorum.

" ...neden bilinmez
alırsın yarı tuğla gibi kitabını
sarılırsın yatağa giderken
okumadan kaparsın gözlerini
içindeki dizeler
geçer gider gözlerinin önünden
bilirsin nerede ne diyor kime diyor
uyursun sonra
büyük saat akmaya devam etmektedir
uyku sürer
tüm saat kuleleri
yanlış da gösterse zamanı
bilirsin biri var bir yerde
saatin kaç olduğunu saklayan.."